İstanbul Ticaret Odası (İTO) kayıtlarına göre ederi 20 milyon TL üzerindeki firmaların sahibi Mehmet Sinan Kenanoğlu, 20 bin TL için babasına ait milyonluk otomobilde canına kıydı.(Allah taksiratlarını affetsin!) Kenanoğlu, MHP İl Başkan yardımcısı ve eski Divan Kurulu Üyesiydi. Kenanoğlu’nun son günlerde nakit sıkıntı içinde olduğu hatta ölmeden birkaç saat önce icra takibi için Büyükçekmece Adliyesi’ne gittiği, 20 bin liralık borcu için, 3 bin TL toplayabildiği ve borcunu ödeyemediği bilgisine ulaşıldı.
MHP İstanbul İl yöneticisi, işadamı 20 bin TL bulamıyor ve tabi ki bunu gururuna yetiremiyor ve intihar ediyor. Aslında sadece Kenanoğlu değil, bu olayda MHP İl Teşkilatı da ölmüştür.
İntihar akıl tutulmasıdır
İntihar, akıl tutulmasıdır. Önemli iki gerekçesinden birisi kendisini, ikincisi de kendisiyle birlikte sevdiklerini cezalandırmaktır. İntihar, bilimsel olarak kişinin kendini araçsallaştırması; kendi hayatını araç olarak kullanarak tepkisini göstermesi, hedefine ulaşmasıdır.
Psikolojisi bozulan, duygusal, ekonomik, ruhsal ya da sosyal veya kültürel sebeplerle çöküntü içine düşen, ölüm ve yaşam arasında karar vermekte zorlanan kişi, küçük bir teşvikle bu dunumdan kurtulabilecekken bu teşviki bile göremediğinde yaşama şevkini kaybediyor ve hayatına son verebiliyor.
Hepimiz katiliz
İslam, tüm insanlığı mutlu yaşatma sanatıdır. Bizim herhangi bir şekilde; ekonomik veya moral desteğimizle hayata tutunabilecek bir kişi, bu desteğimizi alamadığı için hayatına son veriyorsa, hepimiz katiliz. İslam, bireye toplumsal sorumluluk yükleyen bir dindir. Akraba ve komşudan başlayarak tüm dünya insanlığına karışı ağır sorumluluklarımız vardır.
Sevgi ve mutluluk paylaşıldıkça çoğalır, acı ve mutsuzluk paylaşıldıkça azalır.
Bilenin bilmeyene öğretme sorumluğunun yanında, olanın olmayana verme sorumluğu da vardır. Komşusu açken tok yatan Müslüman değildir.
Kenanoğlu MHP’li olmasaydı bu duruma düşer miydi? Bu bilinmez. Bilinen ve hafızalara kazınan acı bir gerçektir ki İstanbul’da bu parayı Kenanoğlu’na verecek en az 20 bin MHP’li varken, Kenanoğlu zamanında bu parayı bulamadı. Bu parayı verebilecek insanlara ulaşılamamıştır. Teşkilat mensuplarından biri; yönetim kurulu üyeleri ‘olmak ya da olmamak’ noktasına gelmiş, iş ve siyaset arkadaşlarının bundan haberi yok. Bu nasıl teşkilatçılıktır? Teşkilat mensupları birbirinin aklından geçeni okumak zorundadır. Adamın imkanlarından yararlanmaktan başka onunla hangi ortak yönünüz var ki, vefatından sonra utanmadan açıklama yapıyorsunuz.
İstifa vicdanı sorumluluk
Ülkücüler birbirleri için yaşar. Kan bağıyla değil; can bağıyla birbirlerine bağlıdırlar.
‘Vatanın ekmeğini yediği rahatlıkla vatan için kurşunu da yiyen’ Ülkücü, bir başka Ülkücü için canını seve seve feda ederken, böyle bir olaya engel olamayan teşkilatta hiç Ülkücü yok demektir. Genel merkezi dizayndan, Anadolu’daki il, ilçe kongrelerine, belediye başkan adaylarına kadar her yere burnunu sokan, ancak yerdeki buğdayı görüp koskoca tuzağı görmeyen çaylak gibi; İstanbul’da burunlarının önünde yönetim kurulu üyesini fark etmeyenler, derhal istifa etmeli, o koltukları boşaltmalı.
Bu yasal bir zorunluluk olmasa da vicdanı bir sorumluluktur. Ülkücü geçinen veya Ülkücülerden geçinen, bulundukları makama yararı olmayan, o makamdan yararlanan, niteliksiz, ancak şehrin nüfusundan dolayı belirli bir niceliği olan MHP İstanbul İl Teşkilatının ne MHP’ye ne de Ülkücülere hiçbir katkısının olmayacağını bu olay açıkça göstermiştir. Bunların, hareketi zafere ulaştırmak gibi bir meselesi yok. Bunların meselesi bulundukları koltukları korumak, kendilerinden sonra buralara gelecekleri belirlemektir. Sorunun çözümünde rol almayan böyle bir teşkilat, yaşanan her sorunun bir parçasıdır.